Fotoğrafın Öyküsü

Birden izlendiğini fark etti. Bu, onun için çok yeni, yeni olduğu kadar da garip bir duyguydu.
Kahvesinden bir yudum aldı. Kapı çalıyordu; ama açmaya hali yoktu. Ayağa kalkıp banyoya yöneldi. Suyu açıp giysileriyle küvetin içine oturdu. Hızla akan soğuk suyun altına girdi. Yüzünü buruşturarak gözlerini kapadı. “Sadece birkaç saniyem kaldı.” diye düşündü, “Birkaç saniye sonra tamam!” Soğuk su kendine gelmesine yardımcı olmuştu.

Ayağa kalktı, üzerinden sular damlayarak küvetten çıktı. Banyo halısının sırılsıklam olmasına aldırmadan, klozete doğru yürüdü, yere çöktü. Kusmaya başladı.
Kapı hala çalıyordu, belki de çalmıyordu; bu da bir sanrıydı.

Ayağa kalkıp lavaboda ağzını çalkaladı. Başını kaldırdığında aynada kendini gördü: Gözlerinin altı mosmordu, saçlarından sular damlıyordu, yüzüyse çok solgundu. Görüntüsü ona komik geldi, gülmeye başladı. Saçlarını elleriyle geriye atarak, gözlerinin içine süzülen damlaları engelledi.

Banyodan çıktı. Radyoyu açtı. Kapı artık çalmıyordu. Mutfaktan gelen cızırtıları duyunca aklına ocağın üzerinde unuttuğu yemek geldi. Yavaş yavaş gidip tencereyi ocağın üzerinden aldı. Kapağını açıp içine bakınca tamamen yanmış yemeği gördü. Tekrar gülmeye başladı. Öyle çok gülüyordu ki gözlerinden yaşlar geliyordu.

Birden yana döndü, koşmaya başladı. Koşarken gülmeye devam ediyordu. Açık duran pencerenin önüne geldiğinde durdu ve karşı binadan onu izleyen adamı gördü. Ona doğru yaramazca göz kırptı. Adam fark edildiğini fark edip şaşırdı.

Adamın suratına bakarak kocaman bir kahkaha patlattı. Ve eşzamanlı olarak adamın fotoğraf makinesinin flaşı patlarken camdan atladı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dönemeç

Teknede Kedi