Kayıp Kitap

Merdivenleri çıkıp orta kattaki büyük odanın ortasında durdu. Sağında ve solundaki kitaplıklarda hızlıca göz gezdirdi. Bulamadı. Ceketini çıkarıp çalışma masasının yanında duran koltuğa attı. Kravatını gevşetti. Masasının üzerindeki zarfı fark etti. Hışımla kenarda duran gümüş zarf açacağını aldı ve zarfı yırtarcasına açtı. Öfkesi ikiye katlanmış olarak mektubu tekrar masaya bıraktı ve yine kitaplıklardan birine yöneldi.
Önce bakmaya nereden başlayacağını düşündü. En sağdaki kitaplıktan sırayla bakmaya başladı. Baktığı kitapları odanın ortasında duran halının üzerine fırlatıyordu. Kitaplarıyla ilişkisi herkese ilginç gelen biri için bu çok fazlaydı. Gerçekten öfkeliydi anlaşılan.
Birden, içeriye yaklaşık beş dakika önce, elinde çay tepsisiyle girmiş ve hiç ses çıkarmadan şaşkın şaşkın bakışlarla olanları anlamaya çalışan hizmetçiye yöneltti çılgın bakışlarını. Hizmetçi donmuş kalmış halinden hızla sıyrılıp, tepsiyi masaya bıraktığı gibi merdivenlere doğru yürümeye yeltendi; ancak bunun için çok geçti:
“Şu lanet kitabı nereye koydun, söyle!”
“Ben kaldırmadım o kitabı efendim, söyledim ya size: Dün gece kitabı şöminede siz yaktınız. Gözlerimle gördüm!”
Şimdi hem daha öfkeli hem de daha şaşkındı. Ani bir hareketle masadan zarf açacağını aldı.
*
Sabah olduğunda evin öbür hizmetçisi, efendisinin çalışma odasını havalandırmak üzere orta kata çıktı. Her sabah yapardı bunu. Efendisi, çalışma odasına çok özen gösterilmesini isterdi. Merdivenlerden neşeli bir şarkı söyleyerek çıkıyordu.
Aralık duran kapının önüne gelince şarkı söylemeyi birden kesti ve hemen oraya, kan gölünün içine düşüp bayıldı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dönemeç

Teknede Kedi